Göç…

Göç…

YAZAN: MÜSLÜM IŞIKLAR

Göç… Anne karnından ayrılışın hikâyesi… Doğarken başlar göç. Gurbete o an düşer âdemoğlu. Yeniden aslına rücu etmenin sevdasıyla yanar ilk nefesten itibaren. Görmediği sanılan Yaratan tarafından bir ruh üflenmiştir o karanlık âlemlerde kalbine. Bilir oysaki o ruhu küçük can. Farkındadır ruhu üfleyenin kim olduğunun, unutan ecdadına nazire yaparcasına.

Önce anne bedenindeki üflenen ruhu arar günahkâr dünyada can. Bunun için düşer yollara, diyar diyar ötelere. Dünyaya indirilmeden önce ki güzelliği, nuru arar.  Kâh Roma’ya gitmek istemesi, kâh Hindistan özlemi, kâh dağlara çıkma, kâh bilinmez coğrafyalara gitme hevesi hep bundan dolayıdır, anne karnındaki aslolanı, yaratanla baş başa oluş anını arayıştandır. Bir gün Romus Romulus’u düşünür tarihi merak etme bahanesiyle, bir günse Tac Mahal’i arar gözleri aşkın nesneye dönüştüğünü görme hevesiyle.

Bağın kopuşu, huzurun göçüşüdür. Mekânları görmek isteyişi gezmek arzusundan değil, huzur arayışındandır. Huzursa bağ kesimi ile kaybettiğindedir, âlemin ötesindedir. Tüm mekânlarda aradığı şey doğarken kaybettiği özü, saflığı, sılası ve ana karnı huzurudur. Ana karnı huzuru… Yani Allah’ın üflediği ruhu… Ana karnı hem yaşamın hem de ölümün başlangıcıdır. İnsan bir yandan can olmaya çalışırken diğer yandan ise mevtaya namzettir. Uçsuz bucaksız coğrafyalarda salınışın müsebbibi bu ince çizgiyi arayıştır.

Sılayı bulmaya çalışır gurbete düşüren göbek bağının kesilişiyle. Göbek bağı, sılayla gurbeti ayıran en ince çizgi… Bir bağ nelere kadir! Hayata, ölüme, gurbete, sılaya… Hepsine çıkar bağın yolu. An gelir hayat bağı olur, an gelir hayata ayak bağı… 

Beden yorulur, ruh yorulmaz hedefe giden yolda. Yazıdır ölümü uzakta görmek, göçteki insan için; yazıdır ölüm, alnının çatısına çakılan. Hem ölümden kaçar hem de aslını, özünü arar. Oysa bilmez ki aradığı yani aslı, kaçtığı ölümün ta kendisidir.

Ve yine bilmez ölümün ölüş olmadığını. Bilmez doğduğu andan itibaren ölüme her an yakın olduğunu, ölümünse dirilişin müjdecisi olduğunu, ölümün de öleceğini bilmez. Bilse de unutur.

Kovaladığından korkar, korktuğunu kovalar. Kovar ölümü inadına yanından. Ölümü kovarken hayatı kovalar. İkisi de aynı yola çıkar. Hayatı kovalarken ölümü de kovalamış olur. Ama bilmez yollar Bir’dir: Anne karnı, ruh, ten, hayat, ölüm, yeniden diriliş, öz, asıl, ezel ve ebet…

YAZAR BİLGİSİ
Adıyaman Gölbaşılı bir ailenin çocuğu olarak 1978 yılında Mersin’de doğdu. Mersin Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Felsefe bölümlerinde lisans; Ankara Hacıbayram Veli Üniversitesi Ortaçağ Tarihi alanında yüksek lisans öğrenimlerini tamamladı. Trabzon, Rize illerinde Gümrük Muhafaza Memurluğu görevinde bulundu, halen bu görevini Ankara'da sürdürüyor. Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Ankara Şubesi Yönetim Kurulu üyesi olan Işıklar, 1 kız çocuğu babasıdır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Bu sayfanın içeriğini kopyalayamazsınız